i. (Ar. ‘alaḳ “takılmak, yapışmak”tan te‘alluḳ)
1. İlişik, ilgi, bağ: Aksine, bana iyiden iyiye taalluku vardır (Ahmed Midhat Efendi).
2. Asılı olma, asılma: Binâsının tarz-ı inşâsından, cephesine taalluk edilmiş levhasından… (Ahmet Râsim).
3. tasavvuf. Dünyâya karşı duyulan ilgi, dünyâya âit bağ: Benliğin bendinden âzâd eylegil sen beni kim / Bu taalluk perdesi yolunda olmuştur vebâl (Ahmedî).
ѻ Taalluk etmek: İlgisi, ilişiği olmak, âit olmak: Ancak mevzûumuza yakından taalluk eden noktaları zikredeyim (Yahyâ Kemal).